Bu serinin en zor yanı şu an yazdığım satırlar. Bir başlayabilsem aslında anlatacaklarım var.
Bayramda beni ziyarete gelen ve harika bir hafta geçirmeme vesile olan kardeşimle Krakow gezimi; son iki haftadır çikolatayı ve şekerli yiyecekleri hayatımdan çıkarmaya uğraşırken kendi kendimle vermiş olduğum mücadeleyi ve iki gün sonra yolun yarısını dedikleri o meşhur yaş ile tanışacak olduğumdan neler hissettiğimi yazmak istiyorum.
2 sene üstüne ilk kez bayram bizim eve uğradı. Yoksa bizim evde bayramların sıradan günlerden farkı yok. Gözden uzak, gönülden uzak olur lafı çok doğru. Zaman içinde mesaj ile bayramlaştığım kişilerin sayılarında oldukça büyük bir düşüş var. Neyse konu bu değil zaten. İşte bu bayram tatilinde pamuk şekerimi ağırladım. Krakow'un altını üstüne getirdik resmen. 2,5 senedir yaşadığım şehirde hiçbir müze gezmediğimi itiraf ediyorum. Kardeşim gelince, vaktimiz yettiğince müzeleri keşfettik. Hepsini çok beğendim. Belki diğer blogumda Krakow müzeleri diye ayrı bir yazı yazabilirim. Şansımıza pamuk şekerinin geldiği hafta hava çok güzeldi. O gittiğinden beri güneş bir nazlı sormayın. Bulutların arasından çıksam mı çıkmasam mı diye naz niyaz yaparken akşam oluyor. Şimdi de saniyede bir şimşek ve gök gürültüsü eşliğinde yazıyorum bu satırları. Ne diyeyim beni bu Krakow'un dengesiz havaları mahvetti. Havadan sudan yeterince bahsettim. Şimdi sıra çikolata ile imtihanımı anlatmaya geldi.
Çikolata ve şekerli şeyler dünya üzerinde en sevdiğim tatlar. Hatta dünyaya gelmeden önce annemi tekmeleyerek akide şekerlerini katur kutur yemesi için ikna etmişliğim bile var. Sevmek, yemek, bunlar güzel şeyler lakin son zamanlara biraz abartmış olduğum kanısına vardım. Hop ne oluyor Yasemin dedim ve ani bir kararla şekeri hayatımdan çıkarmalıyım dedim. 2 haftadır vermiş olduğum bu kadar doğrultusunda şeker ve çikolata tüketmiyorum. Zaten çayı, kahveyi şekersiz içiyorum yıllardır. Onun için içecek kısmında bir sıkıntı yok. Ama sabah kahvaltılarında yediğim nutella ve akşamları düzenli bir şekilde tükettiğim çikolatalı dondurma ile vedalaşmak oldukça zor oldu. Bazen tatlı krizine giriyorum. Onu da meyveli yoğurt yiyerek bastırmayı başardım şimdiye kadar. Bunun yanı sıra günde 1 bardak suyu zorla içen ben, artık 1 litre su tüketir oldum. Bu işte bir terslik olabilir mi? Geçekten sebebini merak ediyorum. Yani şekeri bırakınca neden su içme dürtüm gelişti? Hiç anlamış değilim. Eskiden susamak nedir bilmezdim. Şimdi resmen susadığımı hissediyorum.
Böyle garip şeylerle uğraşırken yıllar yılları kovalıyor ve bir bakıyorsunuz yolun yarısı diye anılan o meşhur yaş kapınız çalıyor. Benim kapımı da iki gün sonra çalacak kendisi. Ne yapalım içeri buyur etmemek olmaz. Yok seni istemiyorum demek olmaz. İçeri girecek ve ömrümden bir yıl daha geçtiğini hatırlatacak bana. Gelsin bakalım. Bu fotoğraf da onu pek umursamadığımın anısı olarak burada kalsın.
Hayat bu şarkı gibi değil mi? Ayrıntıları saçma olsa bile genel ritmi oldukça eğlenceli. O zaman dans.
✄----------------------------------------------------------------------
Şimdiden doğum gününüz kutlu olsun. Şekersiz günlerde başarılar diliyorum, iradeyi de güçlendirdiği gerçeği var, o yüzden ben de ara sıra şekeri bırakıyorum iyi geliyor..
YanıtlaSilSevgiler
Teşekkür ederim. Aslında insanın yaşam döngüsünde şekere yok. Sonradan mutfaklarımıza girip baş taçı olmuş. Şimdilerde kendimden uzak tutmaya çalışıyorum. Umarım başarılı olabilirim. Sevgiler.
SilYeni yaşınız kutlu olsun. Krakow müzelerini merakla bekliyorum. Video çok enterasandı. Ritim ler insanı izletiyor. Şekeri bıraktığınızda susamanız ilginç geldi. Genelde yemekten sonra tatlı isteyen kişilerin yeterince su içmedikleri tespit edilmiş. Acaba siz de onlardan olabilir misiniz?
YanıtlaSilTeşekkürler. Nedenini bilmiyorum lakin içten içe bu duruma seviniyorum. Su içmeye başladım. Belki de o kişilerden biri de benimdir. Açıkcası internette araştırma yapmadım konu hakkında. Çünkü türlü türlü şeyler yazacaklar iyice kafam karışacak. güle güle şeker, hoş geldin su diyorum kısaca.
Sil