Geçenlerde dost meclisinde, farklı bir şeyler yapmayı deneyelim lafının sonu hadi düz duvara tırmanalım ile bitti. Mecazi anlamda değil tabii. Ciddiyim yani. Bildiğin düz duvara tırmanmaktan bahsediyorum. Adı havalı olsun diye Bouldering de diyebiliriz. Geçtiğimiz haftalarda bu işi yapabileceğimiz; sekiz buçuk metre yüksekliğinde ve zorluk derecesine göre tasarlanmış yapay tırmanış alanı olan bir salonda yer ayırttık. Kısa bir eğitimden sonra kendimizi duvara tırmanmaya çalışırken bulduk. İlk denememde üç metre tırmanabildim. Asıl iş tırmanmakta değil. Aşağıya inebilmekte. Çünkü halat ile partnerinize bağlısınız. Yani ipler onun elinde. Eğer ipi bırakırsa yere çakılırsınız. Tam bir takım çalışması anlayacağınız. İlk iniş denemem pek başarılı değildi. Ellerimi bırakırken çok tırstım. Zaten her işe kalkışmadan önce ben bunu yapamam diye söylenip dururum. Sonraki denemelerimde sekiz buçuk metreyi başarı ile tırmanıp tavana değebildim. Aşağıya da adeta bir Tomb Raider edasıyla indim. Şimdiden Bouldering benim favori aktivitelerimden biri oldu bile.
Görmüş olduğunuz sarı duvar ilk tırmanış yerimizdi. Hafif eğimli olması tırmanırken kolaylık sağlıyor. Yan tarafındaki beyaz duvar daha zor. Ona da tırmanı denedim tabii.
Girintili çıkıntılı bu duvarda ise eğimli olan yere kadar tırmanmayı başarabildim.
Son bir aydır tüm elektronik ve mekanik aletlerim sırayla bozuluyor. İlk sıkıntı bisikletimde baş gösterdi. Vitesler ile ilgili küçük bir sorun yaşadım. Tamir ettik ve düzeldi. Tam o düzeldi dedim. Bilgisayarımda uzun zamandır beni rahatsız eden Macbook pro retina ekran sorunu vardı. Onun için bilgisayarımı servise götürdüm. Servisten gelince artık başıma ne gelebilir dediğimde telefonumda var olan şarj sorunu had safhaya ulaştı. Şarjı %70 iken bir anda kapanmaya başladı. Israrla yeni bir telefon almayı reddeden ben, bataryasını değiştirmeyi denedim. Bataryayı değiştirdikten sonra telefon normale döndü diye sevinemeden aniden ekran donması sorunu baş gösterdi. Küçük bir araştırma ile facebook uygulamasına gelen güncellemeden sonra bazı telefonların kafayı sıyırdıkları bilgisine ulaştım. Tabii ki gül gibi telefonumu aptal bir uygulamaya değişecek değilim. Sildim gitti facebook uygulamasını. Telefonum şimdi ilk günkü gibi jet hızıyla çalışıyor. Bunların dışında dikiş dikerken kullandığım baskı makinesinin ayağını kaybettim. Her yeri aradım taradım ama nafile. Sanırım dalgın bir anımda çöpe attım. Bunun şimdilik bir telafisi yok.
Aksilikler bitti artık diye sevinirken, bisiklet gezisine çıktığımız güneşli bir pazar günü bizim er kişisi bir kaza geçirdi. Yazın etraf kurak olunca Krakow belediyesi yolları suluyor. Tam sulamanın yapıldığı zaman diliminde çıktık dışarıya. Er kişisinin bisiklet tekeri ıslak tramvay rayına denk geldi ve biraz hızlı gittiği için düştü. İki gün süren doktor maceramızdan sonra ayak parmağında çatlak olduğunu öğrendik. Böylelikle bisiklet sürme işini ve 2 haftadır her akşam düzenli bir şekilde yapmış olduğumuz yürüyüşleri rafa kaldırmak zorunda kaldık. Daha kötüsü olmadığı için şanslıyız aslında. Çünkü sürüklenebilir ve kafasını kaldırıma çarpabilir ve kafa göz dağıtabilirdi.
Bilgisayarsız ve telefonsuz geçirdiğim günlerde yeniden ingilizce çalışmaya başladım. Çalışma masamın üstünde bilgisayara ve telefona yer yok artık. Eskilerde olduğu gibi sözlük ile çalışıyorum. Ve böyle çalışmanın daha verimli olduğuna karar verdim. Öyle bir anda aklıma esen kararlarım var benim. Çoğunu da uygulayabiliyorum. Aferin bana.
Aslında yazıyı sonlandırmam gereken bir paragrafa ihtiyacım olan yerdeyim. Bu kadar karışık yazılan bir yazı nasıl toparlanır bilemediğim için aniden bitirmeye karar verdim. Demiştim verdiğim kararları uygularım ben.
Küçük şeyleri dert etmeyip, hayatı akışına bırakmanız dileğiyle.
Bir sonraki kahve bahane serisinde buluşana kadar esen kalın.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------
Siz düz duvara tırmanabiliyorsanız tabiki koşu bandı kesmeyebilir:)) Harika bir yazı olmuş bende denemek isterdim ama düz duvara tırmanacak arkadaş bulmak lazim önce tebrikler:))
YanıtlaSilKoşu bandının yeri ayrı. :) Gerçekten çok eğlenceliydi. Denemenizi tavsiye ederim. Ben ilk başta tırmanan kişiyi tutamayacağımı zannetmiştim ama o iş o kadar zor değilmiş. Makara sistemi olduğundan kendi ağırlığınızın %10 - %15 den fazla ağırlığı idare edebiliyormuşuz.
Silen sevdiğim yazılar karışık yazılan yazılar. doğal ve içten :)
YanıtlaSilTam bir konu bütünlüğü oluşturmasa bile insanın aklında geçenleri yazıya dökmenin güzelliği karışık yazılarda.
SilSüpersiniz valla. Amatör kaya tırmanışı yapmışlığım var ama yapay duvar hiç denemedim. Eminim çok zevklidir ^.^ Benim başıma o kadar teknolojik arıza gelse kafayı yerdim herhalde. Geçmiş olsun bu arada. Hayatın içinden bu güzel yazınız için teşekkürler ^.^
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Aslında kaya tırmanışı da yapmak isterim. Şu aşamada biraz cesaret ister gibi düşünüyorum. Belki ilerleyen zamanlarda deneyebilirim. Teknolojik arızalar biraz ekran başından uzak kalmama vesile oldu. Arada bir es vermek gerek. Vakit ayırıp okuduğunuz ve yorumunuzla yazımı şenlendirdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.
SilAçıkçası Kahve Bahane başlığını görünce İstanbullu Bloggerların yılda bir kez yaptığı blogger buluşması olduğunu düşünmüştüm.O buluşmaların adı da yazı başlığınla aynı...Bu arada o 8,5 metrelik düz duvara ben tırmanabilir miydim bilemiyorum :)
YanıtlaSilÖyle bir toplantının yapıldığından haberim yoktu. Ara ara her telden çaldığım yazılarım için genel bir başlık arayışında olduğum dönemde izlediğim bir diziden esinlenerek buldum bu ismi. Kahve bahane adlı bir televizyon dizisi vardı. Ofisin insanlarının kahve molalarında yaşadıkları olayları konu alıyordu. Hatta Halil Sezai ekranlarda oyunculuk kimliği ile ilk kez o zaman tanışmıştı. Sonradan sıradışı bir şarkıcı olarak çıktı ortaya.
SilTam,daha fazla ne olabilir ki,desiğin de başka bir aksilik olur ya,hani Murphy dedikleri,neyse ki olmuş geçmiş.Yazı karışık marışık değildi ki Yasemin,ne güzel okuyorduk,bitiverdi 😀
YanıtlaSilKesinlikle öyle. Aksiliklerin peş peşe sıralandığı bir dönemdi. Umarım atlatmışımdır :) Teşekkür ederim. Sevgiler.
SilKarışık ama doğal ve fazlasıyla samimi bir yazıydı. Ben de sözlükten çalışıyorum, ki haklısınız bu daha güzel bir çalışma oluyor. Sayfalar arasında geziniyorken okuma iştahınız artabiliyor. Üstelik araştırırken verilen emekten dolayı sonunda daha bir mutlu oluyorsunuz, daha kalıcı olması da cabası ayrıca. :) Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilKahve Bahane İstanbullu bloggerların buluşma sloganıydı, dedim bir an ne oluyor. :D
YanıtlaSilYaa hiç sorma öyleymiş. Hiç haberim yoktu. Yeşimle Her Telden yazınca haberdar oldum. Aslında ben eskilerde var olan bir diziden etkilenmiştim.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYazılarına bayılıyorum gerçekten yazma dilin okurken bana keyif veriyor,kişisel bir kitap çıkarsan ilk alıcısı ben olurdum :))
YanıtlaSilGizem çok teşekkür ederim. Aslında kişisel değilde, masal tadında bir çocuk kitabı yazmayı çok isterdim.
Silkahve bahane yazılarınıza bayılıyorum, keşke bende kişisel yazılar yazabilsem
YanıtlaSil