Her şeyin başı sağlık. Bu ara büyük olmamakla birlikte canımı sıkan sağlık sorunları ile uğraşıp duruyorum. 3 senedir Polonya'da dişçiye gitmemek için direnip, kendimi Türk doktorlarına emanet etmekten dün itibariyle vazgeçtim. Müsebbibi ise perşembe akşamı başlayıp, avuç avuç (mübalağa yapıyorum) ilaç içmeme rağmen dinmeyen diş ağrım. Şimdi geçici dolgunun rahatsızlığına alışmaya çalışıyorum.
Hep söylerim hastalıkları yok saymakta üstüme yok. Cuma günü diş ağrıma rağmen arkadaşın veda partisine gittim. Sanırım 5-6 saat içinde 3 ağrı kesici içtim. Pek işe yaramasa bile bu beni dans etmekten alıkoyamadı. 4 saat hiç oturmadan dans ettim. Kulağa çılgınca gelebilir ama ben dans etmeyi çok seviyorum. Arkadaşı Amerika'ya yolcu ediyoruz. Adamın tek hayali Amerika'ya taşınıp, silah sahibi olmak. Tüm gece nasıl silahlar alıp duracağını anlattı. Ayrıca çok ilginç bir hobisi var. Şeytan yaratabiliyor. Ben demiyorum. O diyor. Bunu bize uzun uzadıya anlatmıştı. Rusya'da bu iş ile ilgilenen bir grup varmış. Tarikat gibi bir şey. Biz çok gülerek dinledik anlattıklarını, o ise anlatırken çok ciddiydi.
Çarşamba günü burada yine bir dini bayram var. Büyük azizler günü gibi bir şey. Mezarlıkları ziyaret edecekler. Her yer çiçekler ile dolup taşacak. Biz de bu küçük tatili fırsat bilip minik bir Berlin gezisi ayarladık kendimize. Aslında Almanya'yı hiç sevmem ben. Nedense ismi de insanları da bana çok itici geliyor. 3 senedir burnumunuz ucunda olmasına rağmen adımımızı atmamamız bu yüzden. Hatta biletler, kalacak yerler hazır olmasına rağmen bir gezi planı çıkarmamam da buna dahil.
Berlin'e gitmeyi sadece Türk yemekleri yiyebileceğim için istedim desem yeridir. Burada türk mutfağından çok uzağız. İnsan lahmacunu ve kebabı özlüyor. 3 günlük gezide bol bol lahmacun ve bulursam çiğ köfte yemeyi planlıyorum. Döndüğüm de ise blogda bir gezi yazısı sizinle olacak.
Bu sıralar sözlükte ve diğer bloglarda gözüme takılan, Ayla adı bir film var. Bakalım burada vizyona girmesini bekliyorum. Şayet girerse uzun bir aradan sonra sinemada Türkçe bir film izleyebileceğim.
Film demişken, netflixe üye olduk. Şimdi oralarda takılıyoruz. Güzel filmler ve diziler var. Seslendirme ve alt yazı seçeneği çok işime yarıyor. Çizgi film izliyorum. Seslendirmesi lehçe, altyazısı ingilizce. Böylelikle bir taşla iki kuşu vurmuş oluyor muyum acaba?
Lehçe'de 3 haftada bayağı bir yol katettim. İlk bir hafta videodaki kız gibiydi tepkilerim. Şimdi her şey daha anlaşılır olmaya başladı. Ben de devam kararı aldım. Bir ay daha gideceğim. İşin en güzel yanı her an, her dakika lehçeye maruz kalmam. Bu maruz kalışlar ister istemez pratik yapma şansı sağlıyor. Anlamaya başladıkça bu dili sevdiğimi itiraf etmeliyim. Önceleri bana sadece ç ve ş harfinden ibaret gelen konuşmalar şimdi bir anlam kazandığı için mutluyum. Tek korkum maymun iştahlı oluşum. Umarım hevesim çabucak geçmez.
Paragraflar arası geçiş yaparken en azından uçundan azıcık konuları birbirine bağlama çabası içinde yazıyorum bu seriyi. Yazının başından beri sirkeyi bir konu ile ilişkilendirme çabam başarısızlıkla sonuçlandı. Bu yüzden konuya ani bir giriş yapmaya karar verdim.
Sirke ne garip bir sıvı. Salatalarının baş taçı, çamaşırlar için faydalı. Bunları biliyordum da geçen hafta küf konusunda da harikalar yarattığını öğrendiğimde; ya bu sıvıyı biz midemize göndermekle doğru mu yapıyoruz demeden edemedim. Banyomuzda havalandırma penceresi yok. Minik bir fan var. O da pek yeterli olmuyor. Bu nedenle banyonun tavanında küf oluşmaya başladı. Hem görüntü hem de sağlık açısından sıkıntılı bir durumdu. Acaba ne yapabilirim dedim. Google amcaya danıştım yine. Dert etme Yasemin sirkeli su ile sil gitsin dedi. Silene kadar hiç umudum olmadığını söylemeliyim. Hatta tavanı mahvedeceğim ve sanırım yeniden boyamak zorunda kalacağız düşüncesi ile kolları sıvadım. Aman iyi ki de sıvamışım. Tavan pırıl pırıl oldu. Küften eser yok. Böylelikle sirke, küf konusunda da harikalar yarattığını ispatlamış oldu.
Yeni ve yararlı bilgiler öğrenmekte ve biriktirmekte fayda var. Bu kahve bahane yazımda işe yarar bir bilgi vermemin haklı gururunu yaşarken, artık çarşaf gibi uzayan yazıma son verme zamanının geldiğini düşünüyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,
Kendinize güzel davranın.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------