8 Ekim 2018

Bir Orta Çağ Hikayesi Ogrodzieniec Castle

Eğer bana ayıracak on dakikanız ve Orta Çağ dönemine ilginiz varsa az sonra göreceğiniz görselleri eminin çok seveceksiniz. Güneşli ve Ekim ayında olmamıza rağmen 15 derecelerde seyreden hava sıcaklığı fırsat bilip, Krakow'a 60 km uzaklıkta olan bir kaleyi ziyaret ettim. Blog için fotoğraf çektim. Şimdi size Ogrodzieniec Kalesi'nin tarihini anlatıp, benim hikayem ile harmanladığım, günümüze kadar kalmayı başarmış olan kısmını gösterme zamanı.
*Görsellere çift tık yaptığınızda büyük halini görebilirsiniz.

Ogrodzieniec Kalesi 

Tarihinde birçok kez yıkılıp yeniden inşa edilmiş. İlk olarak 12. yüzyılın başlarına yapılan kale 1241 yılında Tatarlar tarafından yıkılmış.
14. yüzyılda Sulima ailesine (Bu Sulima ailesi kim hiçbir fikrim yok) ev sahipliği yapmak için gotik şekilde yeniden inşa edilmiş. Savunma duvarları eklenmiş. 1470- 1545 yılları arasında da birkaç kez el değiştirmiş. 1655 yılında ise İsveçli birlikler tarafından kısmen yakılmış. Yakılan ve zaman içinde harap olan kale İkinci Dünya Savaşı sonrasında kamulaştırılmış. Yani anlayacağınız bu kalenin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş. 515 metre yükseklikte yer alan kale tüm heybetiyle şimdilerde Lehlerin uğrak yerlerinden biri. İşi ticarete döküp kalenin eteklerinde çocuklar için oyun parkları yapmışlar lakin kalenin tarihi dokusuna hiç zarar vermemişler.


Vakti zamanında Polonya'nın dağlarında heybetli mi heybetli bir kale varmış. Kendini kaleleri görmeye adayan gezgin merakına yeni düşüp kalenin içine girmek için türlü planlar yapmış.


Kalenin savunma duvarlarını aşıp kale kapısına ulaşmış. Şansı yaver giden gezgin kalenin içine girmeyi başarmış.

Zorlu yollar aştığı için çok susamış ve kalenin mutfağında bir şeyler yemeye ve içmeye  karar vermiş.



Karnını doyurduktan sonra kalenin pencerelerinden kalenin eteklerinde kurulan köylere bakmaya başlamış. İşte tam da o anda olanlar olmuş. Kale muhafızları gezgini fark etmişler.



Gezginin yakalanması için tüm kale şövalyeleri seferber olmuş. Ve kale içinde amansız bir kovalama başlamış.



Kaçmaya çalışan gezgin, kalenin iç planını bilmediği için yanlışlıkla şövalyelerin yaşadığı yere adımını atar atmaz yakalanmış. 
Kalenin meydanında cezasını çekmeyi beklerken, çok korkmuş, ürkmüş ve artık sonunun geldiğini düşünmüş. Gezgin bir kadınmış ve bir anda kalenin içinde belirdiği için cadı olduğa karar vermişler. 


Gezgini sucunu itiraf etmesi ve infaz edilmesi için işkence kalesine doğru götürmüşler. O zamanlarda cadı olduğuna inandıkları kişinin, cadı olduğunu itiraf etmesi için yaptıkları çivili sandalyeye doğru ilerlerken, şans yine gezginin yüzüne gülmüş. Baş celladın ilgisini çeken gezgin tam çivili sandalyeye oturtulmak üzereyken, Celladın " durun, ona yeni bir işkence yönetemi uygulamak istiyorum" sesiyle bu kötü deneyimi yaşamaktan son anda kurtulmuş.






 Ama işkence odasında onu bekleyen şeyler en az çivili sandalye kadar ürkütücüymüş. Baş cellat " Neden buralarda tek başına geziyorsun gezgin?" diye sormuş.
Gezgin "Yaşadığım süre boyunca Dünya'nın tüm güzellikleri görmek istiyorum" demiş. Küçücük bir odada tüm gün türlü işkenceler yapan cellat bundan çok etkilenmiş. "Hiçbir zaman hayallerimin peşimden gidemedim. Keşke benim de senin gibi bir amacım olsaydı" demiş.
Ve akşam hava kararırken gezgini serbest bırakmaya karar vermiş.



Hava kararırken, celladın yardımı ile kaleden kaçan gezgin, uzun yollar katetmiş. Kalenin karşısında bulunan tepeye doğru yol almış. Bulduğu tahta bir barakada geceyi geçirmek için mola vermiş.


Uçsuz bucaksız uzanan yeşilliklere bakıp, geride bıraktığı celladı düşünmüş. Ona özgürlüğünü veren celladın ölüm cezasına çarptırılacağını biliyormuş. İçi sızlamış sızlamasına da kendi özgürlüğüne kavuştuğu için sevinmiş.


Sevincinden hoplayıp zıplamış. Ve yeni rotaların hayalini kurmaya başlamış.





Kıssadan hisse: İnsanoğlu hayallerinin peşinden koşmalı. Şans yaşama süresini arttırır. Ve unutulmamalıdır ki her zaman her hikayenin bir kazananı ve bir kaybedeni vardır.

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

17 yorum :

  1. Ortaçağ çok ilgimi çeker, tüylerimi de ürpertir aynı zamanda, işkencedeki resme baktım hiiii ay zavallılar yaaa iyi ki o dönemlerde yaşamamışız Yasemin:((hep bakarken nasıl ısınırdı bu insanlar derim (aynısını Topkapı Sarayı vs. için de düşünürüm)o taş yapı buz gibidir yaz-kış. Artık devasa sobalar, şömineler herhalde vardı. Fotolar ve mizahla yoğrulmuş yazılar şahane, ben de gezmiş kadar oldum; eline sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Orta Çağ'ı çok enteresan buluyorum ve seviyorum. Sanırım zaman makinesi icat edilse ve nereye gitmek istersin deseler kesinlikle o çağ derim :) Ama insan oradaki işkence aletlerini gördükten sonra bi ürküyor. Daha önce de Prag'da gezmiştim böyle bir yer. İşkence aletlerini görmüştüm.
      Ben de onu düşünürüm hep. Polonya eskilerden -40 dereceleri görüyormuş kışın. Nasıl ısıtmışlar kocaman kaleyi. Sanırım her yerde şömineler vardı ve devamlı ormandan ağaç kesip getiriyorlardı. Veya o zaman insanlar bizim kadar üşümüyordu.

      Sil
  2. Bence güzel zamanlarmış. Yokluk, hastalıklar falan tam bir hayatta kalma mücadelesi. Ortaçağın en bilinenleri zaten hep işkence. Yaşamak istermiydim hayır, görmek istermiydim evet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hikayeyi içinde barındıran bir kitap okumuştum. Zaman makinesi ile Orta Çağ'a giden insanların maceralarını anlatıyordu. Yaşamak için değil ama görmek için bir zaman makinemiz olsa fena olmazdı :)

      Sil
    2. kitap adı nedir acaba?

      Sil
    3. Kıyamet Kitabı
      Yazarı: Connie Willis

      Sil
  3. Muhteşem yerler büyüleyici....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birçok kale görmüştüm lakin bu kale gerçekten masallardan çıkmış gibiydi. Büyüleyiciydi.

      Sil
  4. Allah'ım bayıldım gerçekten çok güzeldi. Fotoğrafla da anlatının uyumu çok tatlıydı. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Samet :) Fotoğrafları hikaye yazarım niyeti ile çekmemiştim aslında. Yazıyı yazarken bir anda gelişti her şey.

      Sil
  5. ayyyy yaaa ben de bir şato kale turu yapmayı düşünüyoduum yaa balkanlarda almanyada felan. ay çok iyi geldi bu. hiç görmedim bu tür kale ve şato. büyüğünü yanii. fotolar etkileyicii, seninkiler şirinişkoooo :) bu kaleyi de alayım listeyeee. krakowu daa :)

    YanıtlaSil
  6. Bloglara ancak girip okumaya başladım, seninde dolu yazın
    birikmiş. Aldım elime çayımı, en sevdiğim saatler. öyle cepten küçücük
    ekrandan okumam blogları. Bilgisayarda açmalıyım, fotoğraflar
    kocaman olmalı, en az 5-6 dakikam bir yazı da geçmeli. şimdi de
    durum böyle :) galiba bu gidişle yeni rotamız sizin oralar olacak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin. Sefalar getirdin. Ben de telefon ekranından okumayı sevmiyorum. Bilgisayardan okumak daha güzel. Polonya güzel bir doğaya ve farklı yapılara ev sahipliği yapıyor bu yüzden gezi rotasında olmayı hak eder diyebilirim. Beklerim Krakow'a. Karşılıklı bi kahve içeriz ne güzel olur.

      Sil
  7. Merhabalar.
    Gerçekten çok güzel bir paylaşımdı. Kaleyi de hikayesini de çok beğendim. Ancak, içimden inşAllah cellat bir yolunu bulup, ölümle cezalandırılmaktan kurtulmasını çok arzu ettim. Tabi hikayenin sonunda celladın akıbetinden bahsedilmemiş. Gezginin de şansına diyecek yok. Eminim normal yoldan ölene kadar, herhangi bir kazaya kurban gitmemiştir.

    Fotoğraf makineniz çok kaliteli bir makine olmalı ki, fotoğraflar gerçekten bir harika çekilmiş. Ortaçağ, benim en çok ilgimi çeken bir dönem olup, ortaçağ ile ilgili her yazı, belge ve fotoğrafı büyük bir keyifle ve zevk alarak takip ederim. Kaleminize ve emeğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de Orta Çağ'ı seviyorum ve bu nedenle o dönemden kalan yapıları görmekten mutluluk duyuyorum. Fotoğrafları telefonumla çekiyorum. Ben bloga yükleyince görüntü kalitesi düşüyor diye üzülüyordum. Siz yorumda kaliteli olduğunu söyleyince sevindim.
      Fotoğrafları çektiğim zaman aklımda böyle bir hikaye yazma fikri yoktu. Blog yazısını yazarken aniden oluştu.
      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Sevgiler ve saygılar.

      Sil
    2. Merhabalar.
      Fotoğraflarınızın görüntü ve çözünürlük kalitesi bir blog sayfası için gerçekten çok mükemmel. Demek ki, cep telefonunuzda çok daha harika bir görüntü olarak duruyor. Ben fotoğraflarımı Sony marka 10.1 pixel çözünürlüğü olan bir dijital fotoğraf makinesiyle çekiyorum ve sizin ki ile karşılaştırıyorum, sizin fotoğraf kareleriniz gerçekten çok kaliteli. Kaliteyi daha iyi görebilmek için, fotoğraflarınızı bir de led ekranlı bir televizyonda izleyin.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil

*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.