Kitap sevenler derneğine üyeyseniz, yazarların yaşam öykülerine az çok hakimsinizdir demektir. Okumak istediğiniz bir kitabı elinize aldığınızda sizi ilk önce o yazarın kısa hayat hikayesi karşılar. Nerede doğduğunu, neler yaptığını, hangi eserli yazdığını oradan öğrenirsiniz. Bu kısa bilgilendirme yazısından sonra yazarın kaleminden çıkmış olan dünya ile tanışırsınız. Bazı kitaplar sizi çok etkilerken, bazılarından beklediğiniz hazzı alamazsınız.
Bu yazı, yazdıklarıyla sizi farklı dünyalar ile tanıştıran yedi yazarın nasıl öldüğüne dair bilgiler içerecek. Konu pek bir sevimsiz gibi gözüküyor olabilir. Yazdıkları ile kalbimize dokunan yazarların hayatlarının nasıl noktalandığını bilmek ilgi çekici olabilir diye düşündüm. Bununla ilgili bir araştırma yaptım. Şimdi öğrendiklerimi sizinle paylaşma zamanı.
Kürk Mantolu Madonna'nın yaratıcısı olan Sabahattin Ali'nin bir mezarı bile yok. Yazar kimliğinin yanında, asker ve gazeteci kimliklerine sahip olan Sabahattin Ali, zamanında hükümeti eleştirdiği için adına açılan davalar yüzünden oldukça sıkıntılı dönemler geçirdi ve hapis günlerinden sonra yurt dışına gitmeyi istedi. Fakat attığı adımların onu ölüme yaklaştıracağını bilemedi. Çıktığı yolculuk sırasında hunharca öldürüldü ve cesedi Istanca Dağları eteklerinde bir çoban tarafından iki ay sonra bulundu.
Güzel dizelerin sahibi Orhan Veli Kanık'ın talihsiz ölümünü bilmeyen yoktur. Ankara'ya yaptığı kısa ziyaretinde belediyenin kazdığı çukura düşer ve başından hafifçe yaralanır. Kazadan iki gün sonra İstanbul'a döner. Aradan dört gün geçer ve arkadaşları ile yediği bir öğle yemeği sırasında fenalaşır. Arkadaşları tarafında hastahaneye kaldırılan Veli'ye alkol zehirlenmesi teşhisi konur ve o yönde tedavi uygulanır. Yanlış teşhis yüzünden hayatını kaybeder. Asıl ölüm nedeni geçirdiği kaza sonrası beyninde oluşan damar çatlamasına bağlı geçirdiği beyin kanamasıdır.
Kadınlar tüm dönemlerde bir yerlere gelebilmek, sesini duyurabilmek için oldukça zorlu yolları aşmak zorundadır. Bu zorluklarla başa çıkıp kitaplarını herkese ulaştırmayı başarmış bir kadındır Virginia Woolf. Kitaplarında yaşadığı dönemin zorluklarına değinir. Zaman içinde psikolojini bozulur ve düzelemeyeceğine karar verir. Ceplerine doldurduğu çakıl taşları ile evinin yakınında bulunan nehire doğru geri dönülmez bir yolculuğa çıkar. Kendini suyun akışına bırakır. Cansız bedeni yaklaşık 21 gün sonra bulunur. Virginia, ardında biri kardeşine biri de kocasına hitaben yazılmış iki adet intihar mektubu bırakır.
Kısa ve çarpıcı hikayelerin yaratıcısıdır Nikolai Gogol. Palto adlı hikayesi Rus edebiyatının yapı taşlarından biridir. Dostoyevski'ye " Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık." sözünü söyletir. Zaman geçtikçe dine olan ilgisi artar ve eskiden eleştirdiği kiliseye bir bağlılık gösterir. Bu arada Ölü Canlar romanının ikinci kısmını yazmıştır. Fakat yazdıklarının şeytanın bir oyunu olarak görür. Gözünü kırpmadan yazdığı kağıtları yakar. Bu olayın ardından büyük bir bunalıma girer, yemek yemeyi reddeder ve yatağa düşer. İçinde yanan bu pişmanlık ateşi sönmez. Ve dokuz gün sonra acılar içinde hayata gözlerini yumar.
Soylu bir ailenin üyesi olan Aleksandr Puşkin'e tabiri caizse rahat batmış diyebiliriz. Kültürlü bir anne babanın evladı olan Puşkin'e o dönemde sunulması zor olan olanaklar sunulmuştur. 8 yaşına geldiğinde bülbüller gibi Fransızca ve Rusya bilen Puşkin, onbir yaşında fransızca şiirler yazmaya başlar. Büyür, delikanlılık çağını geride bırakır ve evlenir. Arkadaşı ile karısı arasında bir flörtleşme olduğuna dair isimsiz mektuplar alan Puşkin, karısa kur yapan arkadaşını düelloya davet eder. Yapılan düelloda, rakibini omuzundan yaralayan Puşkin karnından yaralanır ve iki gün boyunca can çekişir. Soğuk bir şubat ayında çektiği acılara daha fazla dayanamaz ve ölümün kucağına kendini bırakır.
Jerzy Kosinski, çocukluğu İkinci Dünya Şavaşına yenik düşen bir yazar. Polonya'da başlayan yolculuğu Amerika'da son bulur. Savaşın soğukluğunu anlatır kitaplarında. Psikoloji okuması bile onu hayata bağlayamaz. Çocuk yaşta şahit oldukları ve yaptığı uzun kaçış yolculuklarının kötü anısı yakasını bırakmaz. Artık onun için kaçınılmaz bir son vardır. İntihar etmeye karar verir ve bu kararından dönmez. Küvetteyken başına poşet geçirerek intihar ettiği söylenir.
Sadık Hidayet için Doğunun Kafka'sı derler. Zamanında yazdıkları tepki toplar. Sadık Hidayet'te yaşamına son vermeyi seçenlerden. Paris'te hava gazlı bir apartman dairesi kiralar. Evdeki tüm delikleri kapatır ve gaz musluğunu açar. Cansız bedeni, ertesi gün ziyaretine gelen arkadaşı tarafından mutfakta bulunur. Daha sonra olayı anlatan arkadaşı, ölüm yolculuğuna çıkmadan önce traş olmuş, temizce giyinmiş olduğunu söyler. Birçok kitabı Fransa'daki kitapçılarda ve kütüphanelerde bulunmaz. Kör Baykuş kitabının satışı Tahran Kitap Fuarı'nda yasaklanır. 2006 yılından bu yana da tüm eserleri İran'da yasaklılar listesinde yerini alır.
✄----------------------------------------------------------------------
Jerzy Kosinski, çocukluğu İkinci Dünya Şavaşına yenik düşen bir yazar. Polonya'da başlayan yolculuğu Amerika'da son bulur. Savaşın soğukluğunu anlatır kitaplarında. Psikoloji okuması bile onu hayata bağlayamaz. Çocuk yaşta şahit oldukları ve yaptığı uzun kaçış yolculuklarının kötü anısı yakasını bırakmaz. Artık onun için kaçınılmaz bir son vardır. İntihar etmeye karar verir ve bu kararından dönmez. Küvetteyken başına poşet geçirerek intihar ettiği söylenir.
Sadık Hidayet için Doğunun Kafka'sı derler. Zamanında yazdıkları tepki toplar. Sadık Hidayet'te yaşamına son vermeyi seçenlerden. Paris'te hava gazlı bir apartman dairesi kiralar. Evdeki tüm delikleri kapatır ve gaz musluğunu açar. Cansız bedeni, ertesi gün ziyaretine gelen arkadaşı tarafından mutfakta bulunur. Daha sonra olayı anlatan arkadaşı, ölüm yolculuğuna çıkmadan önce traş olmuş, temizce giyinmiş olduğunu söyler. Birçok kitabı Fransa'daki kitapçılarda ve kütüphanelerde bulunmaz. Kör Baykuş kitabının satışı Tahran Kitap Fuarı'nda yasaklanır. 2006 yılından bu yana da tüm eserleri İran'da yasaklılar listesinde yerini alır.
Hazin sonlar...
YanıtlaSilKİmse sonunu bilemiyor maalesef.
YanıtlaSilI love Gogol, Russian literature is great , have a lovely weekend ☺
YanıtlaSilSadık Hidayet’i ilk defa duydum. İlgi çekici bir yazı olmuş 👍
YanıtlaSilÇok ilginç bir yazı olmuş teşekkürler
YanıtlaSilGüzel bir çalışma olmuş, ilgiyle okudum. Ölüm insan ayırdetmiyor maalesef.
YanıtlaSilŞair ve yazarlar onca geçirilen zor zamanların sonunda bir de trajik ölümlerle hayata veda etmişler ne yazık ki. Teşekkürler bilgilendirme için.
YanıtlaSilGerçekten güzel bir çalışma olmuş, keyifle okudum. Aralarında bilmediklerim vardı...
YanıtlaSilçok güzel bir yazı ve yazı konusu yaaaa :) bir dolu hoş özelliğinin yanındaaa sen gerçekten de iyi yazıyon ayrıcanaaa :)
YanıtlaSilÇoğunun nasıl öldüğünü biliyordum ama böyle topluca bir yazı çok iyi olmuş.Emeklerine sağlık :)
YanıtlaSilAllah sonumuzu hayreylesin demek boşuna değilmiş...
YanıtlaSilGerçekten çok emek vermişsin, başvuru kaynağı gibi olmuş bu yazın.
YanıtlaSilİlginç Ölümlere Sahip Ünlü Yazarlar başlıgınızın adı altında birkaç ünlü yazarın üzücü ve son demlerini veda sebeblerini yazmışsınız ama rabbim mekanlarını cennet etsin
YanıtlaSilVirginia Woolf'un vefatı en acı verici olanı bence...
YanıtlaSilHazin ve hüzünlü ölümler
YanıtlaSilÇok ilginç ve güzel bir yazı olmuş
Kalemine sağlık
Sevgiler
Sabahattin Ali kürk mantolu madonna sı okuduğum kitapların arasında en iyilerinden di ?
YanıtlaSilakıcılığı ve merak uyandırmassı kitabı iki gün de bitirmemi sağlamıştı.
Dipnpt: Ulusun İsmet paşası bu gün kitaptaki kadar iyi bir yer değil. Ankara'nın en tehlikeli bölgesidir. Merak edip gezmeye gelen yabancılar için söylüyorum. Hava karardıktan sonra kesinlikle girmeyiniz.
Güzel bir yazı olmuş.... paylaşıma teşekkürler...
YanıtlaSilÇok güzel derleme olmuş. Sabahattin Ali'ye şaşırdım derken okudukça hepsine şaşırdığımı fark ettim. Bence devamını yazabilirsin, çok güzel seri olur.
YanıtlaSilÇok etkileyici bir konu olmuş, hazin sonlar, üzücü...
YanıtlaSilMerhaba, ilginç bir yazı kaleme almışsınız, yazarların ölümleri ile ilgili çok bir bilgim yoktu. Özellikle Orhan Veli'nin ölüm sebebi çok trajikmiş...
YanıtlaSil