Bir ilkbahar sabahı rastladım size demiş şair. İlkbahar sarhoşluğundan nasibini almayan yoktur sanırım. Ağaçların üstünde beliren rengarenk çiçekler, güneşin iç ısıtan sarısı, gökyüzünün canlı mavisi, insanı içmeden sarhoş etmeye yeter.
Polonya'da ilkbahar dönemini doya doya yaşamak oldukça zor. Bir anda soğuyabilen havası ile o sarhoşluk hissi yerini kısa süreli bir şoka bırakabiliyor. Gelin görün ki bahar yorgunluğu baki kalıyor. 2019 yılının dördüncü ayını neredeyse geride bırakacağız ve ben en çok kendimi bu ay tembel hissettim. Yapılacaklar listesinde yapılmayı bekleyenlerin hazin sonunu ay sonu ne umdum ne buldum serisinde yazacağım.
Şimdi azıcık oradan buradan yazma zamanı. Dün, birkaç kare fotograf çekmek için iş çıkışı merkezde kurulan küçük dükkanları ziyaret ettim. Paskalya bayramına sayılı günler kaldı. Oruç tutan katoliklerin bir nevi bizdeki ramazan bayramını gibi bu paskalya. Hatırlarsanız daha önce fat thursday olayını anlatan bir yazı yazmıştım. Fat thursday gününden sonra paskalyaya kadar bir şeyi yememe ve içmeme kararı alıyorlar. Bu bireysel bir karar. Ondan sonra oruçları başlıyor. Yemeyeceğim, içmeyeceğim dedikleri şeyi tüketmiyorlar; ta ki paskalya gününe kadar. Paskalya günü sepetlerin içine tuz, et, yumurta koyup kliseye götürüyorlar. Peder sepetlerini kutsuyor ve o kutsal yiyeceklerle bir softa hazırlıyorlar kendilerine. İşte böyle buralarda bu bayramın hazırlığı var. Şehir paskalya tatile hazır.
Tatil demişken en sonunda Türkiye için gidiş tarihimi netleştirdiğimi söyleyebilirim. Uçak biletleri alındı ve geri sayım başladı. Dört sene içerisinde ilk defa bu kadar uzun süre ara verdim. Türkiye'ye gitmeyeli tam bir sene olacak. Eskiden gittiğimde uzun uzadıya vakit geçirebiliyordum. Şimdi ise sadece iki hafta kalabileceğim. Sanırım hiç yetmeyecek bana. Şimdiden her gün çiğ köfte ve ezine peyniri yeme hayalleri kuruyorum. Polonya'da beni en çok zorlayan şey ezine peynire benzer bir peynir bulamamak. Ezineyi geçtim beyaz peynire benzer peynir bulmak bile çok zor.
Polonya'daki iş hayatı hakında ayrı bir yazı yazmak istiyorum. Kahve bahanede işimle ilgili pek bir şey anlatmadığımın farkındayım. Şimdilik her şeyin maşallahı var. Güzel gidiyor. Çalışma şartlarının Türkiye'den çok daha iyi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Çalışana verilen bir değer var ve bunu fark edebilmek güzel. Ayrıca birçok farklı ülkeden insanla birlikte çalışma deneyimi elde ediyorum. Bunlar güzel ilerde anlatılabilecek güzel anılar olarak birikiyor. Tek sıkıntı arkadaşlık kavramlarının bizim gibi olmaması. Bireysellik ön planda. Herkes kendi halinde.
Ben de bu aralar kendimi kendi halime bıraktım. Bir şeyleri yapmak için kendimi zorlamıyorum. Olduğu kadar diyorum artık. Oluyor mu olmuyor mu; onu da zaman gösterir.
✄----------------------------------------------------------------------
Paskalyanın net bir günü de yok sanki.
YanıtlaSilBu arada o el aletleri şeklinde olan çikolatalar TR'ye gönderilebilir mi ki
Klise belirliyor. Net bir tarihi yok. Bizim ramazan gibi. Sanırım gönderilmez. Postada kırılırlar.
SilNe özlemişsindir buraları.
YanıtlaSilYemeklerini, ailemi ve arkadaşlarımı özledim.
SilAvrupa'da onlarca ülkeye gittim keşke Polonya'ya da gelseydim...Güzel fotoğraflarla gitmiş kadar oldum gerçi,teşekkürler...Evet paskalya da renkli bizim ramazanlar gibi...Ezine peyniri ile de bişey diyeyim, son yazımda demiştim en sevdğim peynir diye. Tr ye gelince şöyle yap bence: "Ezine peynirlerini yarışar kiloluk kalıplara vakumlattır istediğin kadar. Hiç bozulmuyor, ben öyle yapıyorum.
YanıtlaSilBen de her dönüşümde getiriyorum. Vakumlama yöntemiyle. Geçen gün twitterda bir arkadaşım paylaştı. İstanbul'dan Polonya'ya geldiğinde valizideki ezineyi almışlar. İçim gitti. Umarım benim de başıma gelmez.
SilAy kıyamam bol bol Ezine peyniri yersiniz gelince. Paskalya da çok renkli olsa gerek. Güzel fotoğraflar için teşekkürler...
YanıtlaSilPaskalya gerçekten de rengarenk. Her gün sabah kahvaltısında yiyebildiğim kadar yemeyi planlıyorum.
SilPaskalya dedikleri bu mu? Çok duyup hiç merak etmemişim teşekkürler
YanıtlaSilEvet tam olarak bu.
SilPaskalya renkliymiş, ne güzel bazı adetlerin geçmişten günümüze yaşatılması, maneviyatı arttırıyor. Bratislava'da yaşadığım aylarda noel pazarında vardı o el aleti şeklinde çikolatalar, arkadaşıma bir ingiliz anahtarı ve vida almıştım sonra kandırmıştım bir tamirat işim var yapar mısın diye :D
YanıtlaSilBurada çok önemli Paskalya. Şakanıza bayıldım. Süpermiş.
SilPaskalya hep duyarız ama içeriğini bilmiyordum. Merakta ediyorum ne ,neiçin yapılıyor
YanıtlaSildiye. Uzun bir de paskalya tatilleri var galiba. Türkiyede bizim buralara
gelirsen beklerim her zaman. Şimdiden iyi yolculuklar!
Çok uzun değil. Sadece bir gün var. Bu sene pazar gününe geldi diye pazartesiyi tatil ettiler. böylelikle 3 gün oldu.
SilRenkli sahnelerle dolu gecen günler 😊 bir an once ezine peynirine kavusmanizi istiyorum :)
YanıtlaSilGeri sayım başladı ezine için.
SilUwielbiam piękny Kraków :)
YanıtlaSilMiłego dnia :) dołączyłam do grona obserwatorów :)
Dzięki Iwona. I will visit your blog and I'll try to read polish. Because I am learning polish these days.
SilNe güzel renkli ve farklıı :) İnsan ruhu bazen böyle farklılıklara tanık olmak istiyor. Bizimle paylaşmanız da oldukça güzel oldu, teşekkürler :)
YanıtlaSilBu küçük dükkanlar her zaman böyle rengarenk oluyor. Rica ederim.
Silne güzel di mi yaaa paskalyaaaa :)
YanıtlaSilResimlerde çikolatadan yapılmış tamir aletleri silah filan mı gördüm ben yoksa yanlış mı yorumladım... Bu arada resimdeki kompozisyonu çok güzel yakalıyorsun.
YanıtlaSilYok yok tam olarak öyle. Onların hepsi çikolata. Ben pat diye çekiyorum aslında. Yani o an gördüğümü görüyorsunuz bu sayede.
Sil