Burası hayalleri büyük kendisi küçük bir kadının kafesi. Her sabah kapılarını umutla açtığı kafesinde, ilk önce mis kokulu bir çay demler kendine bu küçük kadın. İnce belli bardağında çayını yudumlarken bir yandan kafesine o gün misafir olacak insanlar için çörekler hazırlar. Çöreklerin kokusu dükkanın dört bir yanını sarmışken çöreklere eşlik edecek kahve tanelerini çeker, çörek kokusuna mis gibi kahve kokusunu da ekler.
Beş adet beyaz masanın çevresinde yer alan mor ve hardal rengi koltukları, masaların üzerinde taze çiçeklerin olduğu vazoları, duvarlarında kadının kendi çizdiği korkuluk resimleri, fonda 50'li yılların Fransız şarkılarının çaldığı, kapının girişinde el emeklerini sergilediği küçük bir rafı, bir duvarında ise boydan boya kitaplığı olan bir kafedir bu.
Kafenin ilk müşterisi mis gibi çöreklerin kokusuna dayanamayan, balkondan sepetini aşağı sallandıran tatlı bir teyzedir. Kadın sepetin içine çöreklerinin dışında bir kitap bırakır. Her hafta bu tatlı teyze okuduğu kitabı sepetine koyup aşağı indirirken, sepeti yeni bir kitapla yukarı çekmenin mutluluğu yaşar.
Bu kafede kitaplar bedavadır. Kafenin misafirleri bunu bilir. Bazısı kahvesini yudumlarken okur kitabını. Bazısı ise yanına alır. Kitabı bitirenler yazılı olmayan bir kural varmışcasına, kitapları aldıkları yere geri bırakırlar. Bazı misafirleri ise bir kitapla gider iki kitapla döner. Böylelikle kitapların sayısı gün geçtikçe çoğalır. Bu kafede özel günlerde, gelen misafirlere kitap hediye edilir.
Kafenin misafirleri olmadığı zamanlarda kadın bilgisayarını pencere kenarındaki masanın üstüne koyar. Kendisine koca bir fincan kahve doldurur. Uçuşan eteklerini ve saçlarını toplar. Sandalyesine yerleşir. Sandalyesinin ayak ucunda yatan köpeğinin başını okşar bir süre. Kocaman bardağında onu bekleyen kahvesini yudumlarken yeni yazıları yazar. Bazen gözü yoldan geçenlere takılır kalır. Yazı yazmayı bırakıp, yoldan geçenleri izlemeye başlar. İzledikçe yeni hikayeler gelir aklına.
Her hayat ayrı bir hikaye barındırır bünyesinde. İşte bu da karınca kafenin ve onu çok seven sahibinin hikayesidir.
Devam edecek...
✄----------------------------------------------------------------------
Nasıl oldu bilmiyorum. Birden o kafede bir cam kenarına oturdum. Hardal koltuklardan birine gömülüp kitabımı okumaya başladım.
YanıtlaSilÇok güzel hikaye çok güzel anlatım. Valla insanın uğrayası geliyor. Devamını bekleriz
YanıtlaSilsizi son yazımda mimledim sayfama beklerim :) Sevgiler
YanıtlaSilNe güzel bir kafeymiş. Müdavimi olmak isterdim.
YanıtlaSilSıcacık bir hikaye, insanı gülümsetiyor okurken...
YanıtlaSilİnşallah hayallerinizde canlandırdığınız bu kafenin sahibi olursunuz :) Size çok yakışır eminim.
YanıtlaSilAslında özlüyoruz böyle mekanları..ülkemizde kafe anlayışı çok farklı
YanıtlaSilBenimde olmasını istediğim tıpkı sizinki gibi
hımmm bu kafe bir orta avrupa ülkesinde olsun bencesii. avusturya gibi :) senin ora da olur kii :)
YanıtlaSilah benim emeklilik hayallerimi anlatıyorsun sanki :)
YanıtlaSilBu kafeyi çok sevdim 😀
YanıtlaSilCafe sahibinin yerinde olmak için neler vermezdim. En azından bu cafenin müdavimi olmak istiyorum. Harika, heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyorum devamını.
YanıtlaSilÇok iyi ben bunu iş fikri olarak düşünmüştüm, böyle sevimli hayatlar yaşanmalı. Teşekkürler.
YanıtlaSilDevamını da bekliyoruz, karınca kafede nelerin var bakalım başka...
YanıtlaSilnefis... teşekkürler. çok güzel bir yazı okuduk, devamını bekleriz..
YanıtlaSil