Ne Umdum Ne Buldum #Temmuz
Ne umdum ne buldum serisine başladığımda acaba her ay sonu yaşantımın z raporunu çıkarabilecek miyim dedim. Bu yazı, z raporumun yedincisi. İstikrarlı bir şekilde devam eden bir seri oldu. Yaklaştığım, yakaladığım, geride bıraktığım, peşinden koşmaya devam ettiğim hedeflerimi görmek açısından güzel oluyor. Fakat gelin görün ki ben Temmuz ayında kendime bir plan yapmayı, hedefler koymanı unuttum. O nedenle bu yazı geçen aylardan biraz farklı olacak gibi.
Temmuz ayından tabii ki güzel bir hava umdum. Eh işte umduğumu da kısmen buldum diyebilirim. İlk iki hafta hava biraz nazlıydı. Son iki hafta ise oldukça güzel. Yani iki iyi hafta, iki kötü haftayı götürdü, elde var sıfır. Ağustos ayında da güzel bir hava umuyorum. Çünkü Eylül bir demek, artık Polonya'nın iyice soğuyacağı günlerin habercisi demek.
İşe başladığımdan bu yana hayalim güzel havalarda ulaşım aracı olarak bisikletimi kullanmaktı. Bu ay bol bol pedallamıyı umdum. Umduğumu da buldum. Toplamda 290 km pedalladım bu ay. Bisiklet kullanırken endomondo adlı bir program kullanıyorum. Böylelikle geçmişe dönük tüm verilerim elimin altında oluyor.
Kitap hedefim yoktu bu ay. Türkiye'den gelirken getirdiğim kitapları okumayı umdum. Kitaplığımda dört adet bitirilmiş kitap buldum. Okuma hızım düştü. Böyle giderse senelik kendime belirlediğim kitap okuma hedefime ulaşamayacağım. Bu ay okuduğum iki kitabı pek severek okumadığı söylemem lazım.
1- Biz Hep Şatoda Yaşadık - Shirley Jackson kitabı
Bu kitap hakkında olumlu olduğu kadar olumsuz yorum da okudum. Gotik dönemi, o tür yapıları, yapıtları oldukça seven ben için güzel bir seçimdi. Kitapta farklı bir gizem vardı. Konu gizemli, keza anlatım tarzı da öyle. Kitabın ilk sayfalarında aklıma Küçük Prens geldi. Küçük Prens bir kız olsaydı ismi kesinlikle Merricat olurdu. Çevrilen yaprakların sayısı arttıkça, artık içinde gezintiye çıkabileceğim bir görsel oluştu beynimde. İşte o görsel "Bayan Peregrine'ın Tuhaf Çocukları" adlı film sahnesinden kesitler ile eşleşti. Merricat artık benim hayalini kurduğum dünyada anlattı hayat hikayesini ve kitap bitti.
2- Bence Katil Öldürdü - Kurtcebe Turgul
Çerez tadında dediğim kitaplardan biri. Bir radyo tiyatrosunun kitaplaşmış hali. Nasıldı derseniz, okumasanız da olur derim. Eksikliğini hissetmezsiniz. Benim gözümde hiçbir kitap böyle acımasızca eleştiriyi hak etmez. Eminim ki radyo tiyatrosu olarak dinleseydim beğenirdim. Fakat okurken aksanlı karakterin olduğu bölümler beni çok rahatsız etti. Bu kitap hakkında şöyle bir tespitte bulunabilirim. Bu kitap benim ellerim yerine, lise veya ortaokul çağlarında birinin ellerinde olsaydı eminim daha fazla zevk alırdı.
3- Bir Ömür Nasıl Yaşanır? - İlber Ortaylı kitabı
İlber Ortaylı'nın bu kitabını sıkılmadan okudum. İçinde acımasız eleştiriler, ufuk acacak bilgiler, acaba ben ne yapıyorum sorusunu size sıkça sorduracak satırlar var. Kitabın en güzel yanı ise benim de hayran olduğum İtalya hakkında güzel bilgiler içermesiydi. İlber Ortaylı ile sohbet ediyormuşum gibi hissettim. Bu hissi de çok sevdim.
4- Tıkanma - Chuck Palahniuk kitabı
Dövüş Kulübü'nü herkes bilir. Enteresan konusu ile oldukça ilgi çekici bir kitaptır. Evet evet yanlış duymadınız. Aslında o sevilen film senaryosu bir kitaba ait. İşte efendim Dövüş Kulübü'nün yazarının bir diğer kitabı da Tıkanma. Adı gibi okuyanı tıkıyor. İçeriği oldukça seksüeldi. Konusunu da pek beğendiğim söylenemez. Sadece yazarın kendine has anlatım tarzı güzeldi. Zaten o tarzı olmasa kitabı bitirmez yarım bırakırdım.
Uzun zamandır dizi izleyemiyorum. Ya hemen uykum geliyor. Ya da hemencecik sıkılıyorum. Bu ay Masum adlı mini diziyi izledim. Böyle güzel diziler çekebilecek düzeydeysek neden çekmiyoruz ki! Konusu ve oyunculukları ile beni ekrana kitledi. Muhafız öyle güzel, böyle güzel demeyin lütfen. Masum'u izleyin ve aradaki farka bakın. Öyle konuşalım.
Bu ay bloguma en azından haftada bir içerik gitmeyi umdum. Umduğumu da buldum diyelim. Toplam dört adet yazı yazdım bu ay. Aslında burada bir özeleştiri yapmam lazım. Sanki bu ay blogumu biraz yalnız bırakmış gibi hissediyorum. Taslakta bekleyen dört yazı daha var. Fakat bir türlü görücüye çıkacak kıvama gelmediler, gelemediler. Arada bir tıkanıyorum. Sanırım bu dönem de onlardan biri.
Zorlamanın bir manası yok. Eminim ki yazma isteğiyle dolup taşacağım günler pek yakında yine geri gelecek.
Umulan olmayınca, bulunan da az oluyor. Temmuz ayına bakınca bunu anladım. O zaman, tez vakitte Ağustos ayında güzel bir umulanlar listesi yapmalı ve aya bomba gibi başlamalı.
✄----------------------------------------------------------------------
Teşekkürler yazınız için! :)
YanıtlaSilDur bir de ben bakayım Masum dizisine... Umarım senin sevdiğin kadar ben de severim. Bu arada Temmuz ayı bana göre çok çok çok daha iyi geçmiş senin için...
YanıtlaSil