Korona yukarı, korona aşağı derken, mevcut sorunlarımızdan bir miktar uzaklaştık. Yerine yepyeni dertlerimiz oldu. Eskiden tamı tamına yirmi bir gün önce, sabah sıcak yatağından ayrılıp kim işe gidecek, akşam eve gidince ne yemek yapacağım diye dertlenirken, şimdi adımımı dışarı atabilmek, market alışverişine gitmek bile bir lütuf oldu. Hafta sonu gelse de evi bir silip süpürebilsem derken, sıkıntıdan her yeri cifler oldum. Six pack olayına hiç girmiyorum.
Beni uzun zamandır takip edenler bilir, bir iş yaparken bir anda aklıma gelir blog yazılarım. Birçok yazımın temelini temizlik veya ütü yaparken atarım ben. Yine bir gün elimde cifim, evde fellik fellik gezerken aklıma türlü düşünceler geldi yerleşti.
Sen kalk! ortalama 70-80 (bizim baba tarafı biraz uzun yaşıyor) yıllık yaşam döngünde korona denen virüse denk gel. Bu nasıl bir bedeviliktir. Ha bu satırları okuyorsan sen de bahsettiğim bedevilerden birisin demektir. Ortalık öyle bir hal aldı ki kendimi bilim kurgu kitabın içinde yaşayan bir karakter gibi hissediyorum. Sonu belirsiz, bir kısım isyanda, bir kısım tam olarak kabullenişte. Ben bunun neresindeyim? Umutlanmak istiyorum fakat gidişat pek bir sevimsiz geliyor bana.
Bu sevimsizlik içinde bünyeme iyi gelecek aktiviteler bulmaya çalışıyorum. Neredeyse tamamen hareketsiz bir yaşam stilinin göbeğindeyiz. İnsan da tuhaf bir varlık. Yayılmaya bayılır. Home office çalışsınca günün büyük bir kısmı yine sandalye tepesinde geçiyor. Ondan arta kalan zamanlarda o koltuk senin, bu koltuk benim dememek için elimden geldiğince evde hareket etmeye, spor yapmaya özen gösteriyorum.
Beden sağlığı önemli fakat bu durumda ruh sağlığını koruma dürtüm daha ağır basıyor. O yüzden canım cips yemek istiyorsa hiç affetmiyorum. Kahvaltı masasında uzun bir aradan sonra nutella var. Hunharca tüketmemeye özen göstererek kendimi bu zor günlerde biraz şımartıyorum. Oldukça az haber okuyorum. Çünkü okuduklarım, sosyal medya paylaşımları beni olumsuz etkiliyor. Okuduğum haberlerden etkilendiğim için birkaç gün pek sevimsiz zamanlar geçirdim.
Bir başka aktivitem ise mutfakta uzun uzadıya yemek yapmak. Yazının başlığı da oradan geliyor. Korona Günlerine Aş. Gabriel Marquez'in okunması zor kitabı olan Kolera Günlerinde Aşk adlı kitabından esinlendim. Zira ülkece bu aralar tek derdimiz karantina çıkarsa aman aşsız kalmayalım. Benim sloganım belli. Un varsa sorun yok!
O zaman ne diyelim; stoğunuzdan un, hanenizden sağlık eksik olmasın.
Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Elleri köpürtürken aynada kendinize gülümsemeyi ihmal etmeyin.
Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------
galiba biz bu karantina günlerinden psikolojimizi tam bilemiyorum ama +2-3 kilo ile tamamlayacağız..
YanıtlaSilHave a lovely day, stay safe and healthy everyone!
YanıtlaSilArtık kafayı yeme noktasına geldiğimizden haber izlesek bir türlü, izlemesek bir türlü.
YanıtlaSilBizim ev ahalisi ekmeksiz yapamadığından bende unu çuvalla alanlardanım:)
Dediğin gibi bu sevimsiz günlerin moral verici ilacı blog yazıları. kahve
YanıtlaSilbahane ama onsuz da olmuyor yazılar:)
bak şimdi kahvemi yaptım yanında en iyi ne gider, tabi huzur ve keyif veren
satırlar. yoksa herkesin var canını sıkan şeyler.
iyi ki yazdın !
Evet sıkıntılı bir dönem ama kendimizi izole emekten başka çare şuan görünmüyor ama bu tip olaylar her yüzyılda oluyor. Domuz gribi ,sars veba savaşlar yani hiç bir nesil dört dörtlük bir yaşam geçirmedi Allah yardımcımız olsun teşekkürler.
YanıtlaSil