Ne yaptın Yasemin, böyle bir başlık da neyin nesi; bu sana hiç yakıştı mı; demeyin lütfen. Az sonra yazdıklarımdan sonra evet bu başlık buraya cuk oturmuş diyeceksiniz. Az biraz sabır.
Sabır sanırım artık çok eskilerde kalan bir kelime. Nedense eskinden insanların daha sabırlı olduklarını düşünüyorum. Çevremde kime rastlasam hep bir sabırsızlık içinde kıvranıp duruyor. Bunu söyleyen de sabırsız bir Yasemin. Aslında bir işi başarmak için çok sabretmem gerekiyorsa sabrederim. Bendeki sabırsızlık durumu karşımdaki insanın çok yavaş olmasına bağlı. Lakin eskiye göre sabır eşiğimi yükselttim.
Eşik demişken 2024 yılını bitirmemize de sayı günler kaldı artık. Yılın bu zamanlarını seviyorum. Noel ruhu şehrin her tarafında hissediliyor. Etraf ışıl ışıl oluyor. Bana da çocuklar gibi bu zamanların keyfini çıkarmak kalıyor.
Işıl ışıl demişken, bu ışıltı hayatı da ben seçtim. Bu hafta iş yerinde yoğun bir hafta geçirdim. Eskiden çok bunaldığımı itiraf etmeliyim. Şimdi her şey yolunda gidiyor. İngilizler bana, ben de ingilizlere alıştım artık. Yoğunluk kendi halinde akıp gidiyor. Lakin her zaman söylediğim şeyin sonuna kadar arkasındayım. Muhasebe dünyanın en akıl almaz işlerinden biri. Hesapları böl, parçala, atomlarına ayır, raporla, sonra bir araya topla. Bankacılıktan finansa geçince beni yoran şeylerden biri kesinlikle bu oldu.
Bölümlere ayır, parçala diyince, hafızam beni yanıltmıyorsa bir Japon felsefesi geldi aklıma. Bir işi öğrenmek için ilk önce izle, sonra böl, sonra da kendi düzenini oluştur şeklindeydi sanırım. Aslında bunu her iş değiştirdiğimde yaptığımı fark ettim.
Kendi düzenimi oluşturmayı severim. Yaptığım işlerin bana has olmasını da. Bunu kim sevmez ki! Kendimle kaliteli zaman geçirmeyi severim de önemserim de. Yoğun bir haftayı geride bırakmanın dinginliğiyle bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde ilk önce kitap okudum. Kitabı okurken, içimdeki diğer Yasemin, beni dürtüp "hadi taslakta bekleyen yazılarına bir göz at" dedi. Goethe hakkında detaylı bir içerik hazırlıyorum. O kadar gidip gezdim. Hakkını vermeliyim.
Kitabın kapağını kapatıp masanın üstüne bıraktım. Masadaki boş kadehe gözüm ilişince doldurmamak için hiçbir engelim olmadığı aklıma geldi, hazır ikinci kadehimi içmeye hazırlanırken neden az biraz peynir de dilimlemiyorum ki dedim yanına. Bu arada kulaklığımı takıp hafifçe müziğin de bana eşlik etmesine izin verdim. Artık masanın üstünde kitabım, şarabım ve peynirim vardı. İşte tam o anda aklıma bir kahve bahane yazısı yazma fikri düştü. Sevdiğim şeyi yapmayı ertelememek adına, emektar bilgisayarımı dizlerimin üzerine aldım ve belki de ilk okuduğunuzda beni yargılamanıza neden olacak o başlığı atarak yazmaya başladım.
Eğer yargılamadan okumayı sürdürenlerdenseniz, gerçek bir kahve bahane okurusunuz demektir. O zaman tam da burada bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kalın diyeceğimi de çoktan tahmin etmişsinizdir.
Evet sevgili okuyucu; bir sonraki yazıda görüşünceye dek şen ve esen kal.
Kendinize minik, tatlı keyif alanları oluşturmayı da ihmal etmeyin.
Zahmetsiz keyif yoktur, her mutluluk biraz çaba gerektirir.
İrade Terbiyesi - Jules Payot
✄----------------------------------------------------------------------
0 yorum :
Yorum Gönder
*Bloglar yorumla beslenir. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın. Link bırakıp kaçmayın.
*Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.