30 Mart 2025

Kahve Bahane #Mart


Yeni bir kahve bahane yazmak için kolları sıvadığımda ilk yaptığım şey, en son yazdığım kahve bahane yazısına bir göz atmak oluyor. Böylelikte tekrara düşmemiş yazılar yazma ihtimalim artıyor. Elbette ki bazı zamanlar yazılarım tekrara düşüyor. En nihayetinde stabil bir hayatım var. Netflix dizisi değil ki hayatım. Her günüm aksiyon dolu geçmiyor. 

Yaklaşık bir aylık zaman dilimine bir dağ evi tatili, iki koşu yarışması sığdırmışım bu sefer. Polonya'da yapmayı sevdiğimiz aktivitelerden biri dağ evi kiralamak; evin çevresinde bulunan yürüş parkurlarında gezmek. Bunu yıl içinde birkaç defa tekrarlıyoruz. Mart ayının başında da böyle mini bir tatil yaptım. Her şey çok güzeldi lakin döndükten sonra hasta oldum. 





Kadınlar gününe özel Krakow'da bir kadınlar koşusu düzenlendi. Ben de o koşuda yerimi aldım. Mart ayında olmamıza rağmen hava harikaydı. Sanırım en son 2021 yılında yarı maraton koşmuştum. Ondan sonra herhangi bir yarışa katılmadım. Son yıllarda da aslında koşudan biraz uzaklaşıp daha çok ağırlık antrenmanlarına yoğunlaşmıştım. Uzun bir aradan sonra bir koşu organizasyonda yer almaktan büyük bir keyif aldım. O kadar çok keyif aldım ki bir sonraki hafta da daha önce deneyimlemediğim bir koşu yarışmasındaydım. 



İlk kros koşumdu ve hava çivi gibiydi. Polonya'nın soğuğunu bilen bilir. Bir gün öncesinde yağan yağmur yüzünden toprak zeminin yumuşaması da parkuru ekstra zorlaştırdı. Bir de şans bu ya bu koşu öncesi ciddi derecece hastaydım ve her şeye rağmen koşmayı seçtim. Koşu bitti, eve geldim ve organizasyonun sayfasında, koşarken çekilmiş bir fotoğrafımı gördüm. O fotoğrafı görünce iyi ki koşmuşum, aferin canım kendim dedim. 

Hani bazı zamanlar olur; insan bir ikilemde kalır ya; şirketin bir eğlencesi vardı. Öncesinde gidip gitmeme konusunda arada kaldım. Dil bariyeri yüzünden sosyal ortamlara girdiğimde bir çekingenlik yaşıyorum. Gerçi haklarını yememem lazım. Takım arkadaşlarım benim rahat hissetmem için ingilizce konuşuyorlar, eğer ortamda lehçe bir şeyler söyleniyorsa hemen ingilizceye çeviriyorlar. Aslında ortamdaki konuyu anlıyorum lakin konuşmak apayrı bir konu. Gittiğim eğlenceden oldukça keyif almış bir şekilde eve döndüm ve iyi ki gitmişim dedim. 


Şimdi yazarken fark ettim. Mart ayında ne çok şey yapmışım. Tam bitti derken aklıma klasik müzik konserine gittiğim geldi. Klasik müzik dinlemeyi çok severim. Kitap okurken, yazı yazarken arka fonda çalması odağımı artırıyor. Hal böyle olunca canlı bir şekilde sergilenen performanslardan aldığım hazzı gelin siz düşünün. Resmen büyüleniyorum ve ruhumun dinlendiğini hissediyorum. 


Yaşamın her geçen gün zorlaştığı bu dönemlerde, ruhun huzur bulabileceği şeylere yönelmek mental sağlık için gerekli. Gündem herkesi oldukça yıpratıyor farkındayım. Hep bir belirsizlik var. Neyse...

Bu kahve bahane yazısı da böyle son bulsun. Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın.
Her zaman dediğimiz gibi her şey çok güzel olacak diyelim de olsun artık. 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:

22 Şubat 2025

Kahve Bahane #Dondurucu Soğuklar


Sevgili okur, başlığı çok düşünmeden seçilen, bir kahve bahane yazısını okumaya hoş geldin. Kış aylarında olunca soğuklar da kaçınılmaz oluyor. Zaten Polonya'nın soğuğu meşhurdur. Kış aylarında nereyse tüm su birikintileri donar. Neyse ki ortaya karışık bir yazı yazmaya ve az biraz da olsa içini ısıtmaya niyetliyim. 

Ben iflah olmaz şekilde tek rakamlara takıntılıyım. Eğer seçme şansım varsa her zaman tek rakamları seçerim. Telefon numaram; uçak, tren, otobüs yolculuklarımdaki koltuk seçimlerim ve hatta tabağımdaki zeytin çekirdekleri bile hep tek rakam olur. Kendimi bildim bileli bu hep böyledir. Bu yüzden 2025 yılından da extra umutluyum. 

Ocak ayında, herkesin muzdarip olduğu salgından ben de nasibimi aldım. Hastalıklar beni bedensel olarak yormanın yanı sıra mental olarak daha çok yoruyor. O dönemde hareketsiz kalmak, tüm gün başını yastığa koymak, benim için katlanılması oldukça zor bir süreci beraberinde getiriyor. 

Süreçten konu açılmışken, Lehçe için artık son kez kolları sıvamaya karar verdim. Bu sefer ya olacak ya da artık geri dönüşü olmayan bir şekilde yollarımızı ayıracağız. Bildiklerimi biraz pekiştirmek adına, her gün düzenli olarak Duolingo'da oldukça uzun vakit geçiriyorum. Instagram ve twitter gibi yerlerde (henüz Tiktok batağına düşmedim ve düşmeye de hiç niyetim yok) geçirilen boş zamanlara kıyasla oldukça faydalı. Planım çok yakın gelecekte artık özel ders almak. Öğrenme serüvenimi bol bol anlatırım. 

Serüven demişken, gelin size en sonunda tamamlanan implant sürecimi anlatayım. Çocukluğumdan beri dişlerimden yana şansım hiç gülmedi. Kanal tedavileri, dolgular derken geçen sene artık dolgu ile kurtarılamayacak bir dişimle vedalaştım ve akabinde implant için işlemlere başladım. Polonya'da oldukça masraflı bir tedavi olduğu için İzmir gidip geldim yaptırdım. Hem dişimi daha ucuza getirmiş oldum hem de ailemi ziyaret etmiş oldum. İşte biz buna bir taşla iki kuş diyoruz. 

Hatta bu gidişimde, taş üçüncü kuşa da isabet etti. Uzun zamandır istediğim tragus piercing işini de araya sıkıştırdım ve bunca zamandır tırstığımdan dolayı yaptırmadığım için kendime kızdım. Altı ay önce bir hevesle helix piercing sahibi olmuştum. İyileşme süreci biraz sancılıydı. Yaklaşık bir ay kadar üstüne yatamadım. Ama bu canım tragus öyle mi! Değil. Hiçbir ağrı sızı yaşamadım. Şimdi tam olarak iyileşmesini bekliyorum. Tragus piercingim için kulak içi kulaklığımdan bir süre süre ayrı kalacağım, ne diyelim gülü seven dikenine katlanır. 

Tam yazımı sonlandırmak üzereyken gül diken ikilisi bana İzmir-Konak maceramı hatırlattı. Sanırım en son dokuz sene önce Konak'a gitmiştim. Bu sefer ki İzmir ziyaretimde, hem gemiye binmek için bir bahane olsun, hem de türk kahvemi Kızlar Ağasın'da içmek için pazar günümü Konak'a gitmeye ayırdım. Gittim fakat kapı duvardı. Kızlar Ağası Hanı'nın pazar günleri kapalı olduğunu bilmiyordum. Hazır oraya kadar gitmişken saat kulesi ile birkaç kare fotoğraf çektim ve ben buraya bi dokuz sene daha gelmesem olur dedim, canım Karşıyaka'ya geri döndüm. Hayaller türk kahvesi iken anneciği mebir latte, kendime de bir americano ısmarladım. İşte bu da böyle bir anımdır. 





Bu akşamlık benden bu kadar. Anılar biriktirmeye ve onları unutmamak için bloga yazmaya devam edeceğim. Eğer bu yazı size ulaşıyorsa ve siz de anılarımı okumaktan zevk alıyorsanız ne mutlu bana. Şimdi vakit klasikleşmiş kapanış cümlemiz ile yazı sonlandırma vaktidir.

Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşünceye dek şen ve esen kalın. Kendiniz için güzel anılar biriktirmeyi de ihmal etmeyin. 

✄----------------------------------------------------------------------
Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.